BİN NASİHATTAN BİR MUSİBET YEĞDİR
Atasözleri geçmişten günümüze gelmiş öğüt içerikli sözlerdir. Bu sözler bize eskilerin deneyimini aktarır. Bin nasihattan bir musibet yeğdir sözü de bunlardandır. Bu söz ile geçmişteki büyüklerimiz bize şu bilgiyi aktarıyorlar; Bir insana bir çok kere nasihat etmek fayda etmeyebilir ve o kişinin düşüncesi değişmeyebilir ama insanın başına gelen kötü bir olay kişinin düşüncesinin ve davranışının değişmesinde çok daha etkili ve eğitici olur. Çünkü, kötü tecrübelerin eğitici gücü oldukça fazladır.
Buradan sözü son iki yıldır hayatımızın odağına yerleşen Covid-19 hastalığına getirmek istiyorum. Bu hastalığın ortaya çıkmasından bu yana sağlık uzmanları hastalığın kontrol altına alınmasını sağlayacak tavsiye ve öğütler vermeye başladılar. Ellerin sık sık yıkanması, maske takılması, kalabalık yerlerde bulunmaktan sakınılması, insanlar arasında mesafe bulunmasına dikkat edilmesi gibi önerileri sıklıkla duymaya başladık. Aslında, bir çoğumuz bu öğütlere aşinaydık. Çocukluk yıllarımızda ebeveynlerimizden ve büyüklerimizden, okul yıllarında öğretmenlerimizden ellerimizi sıklıkla yıkamamız, hapşururken ağzımızı kapatmamız, mendille burnumuzu sildikten sonra ellerimizi yıkamamız, hasta olunca insanlara yaklaşmamamız, parmaklarımızı ağzımıza ve gözümüze sürmememiz, başkalarının havlu ve özel eşyalarını kullanmamamız gibi nasihatları dinliyerek büyüdük. Bu tavsiyeleri ileriki yaşlarımızdada sık sık duyduk, okuduk ve iyi anladığımızı sandık. Yaşadığımız bu pandemi tecrübesi sonrasında kendimize şunu sormalıyız; Bildiğimizi düşündüğümüz bu genel personel hijyen kurallarını günlük yaşantımızda iyi uygulayabiliyormuyuz? Yapılan bilimsel gözlemler gelişmiş ülkelerde bile temel personel hijyen kurallarının iyi uygulanmadığını gösteriyor. Bilimsel bir çalışmaya göre insanların ellerini günde dört defa yıkaması durumunda insandan insan geçen bulaşıcı hastalıkların %70 daha azaltılabileceği belirtilmiştir. El yıkama gibi zor olmayan bir alışkanlığı oluşturmadan uzak olduğumuz anlaşılıyor.
Öneri ve nasihatlar ancak uygulamaya konulmaları halinde anlamlı ve yararlı olabilir. Yaşamımız için yararlı önerileri sık sık uygulayarak bir alışkanlık yaratabiliriz. Alışkanlıklar daha sonra davranışlara dönüşüyor. İşte ancak bu noktadan sonra önerilerin faydalarını görebiliriz. Kabul edelim ki, bir çok iyi öğütü benimsemek ve buradan bir davranış değişikliği yaratmak kolay olmuyor. Koronavirüs salgını sürecindede temel personel hijyen kurallarını uygulamada özensiz olduğumuzu ve bunları yüzeysel uyguladığımızı anladık. Bu pandemi sürecinde , özellikle aşının henüz bulunmadığı ilk dönemlerde sağlık uzmanlarının hijyen kurallarına uyulması yönünde yaptıkları öğüt ve tavsiyelerle hastalığın yayılmasının önlenmesine çalışıldı. Artık iyi biliyoruz ki,aşı veya ilaç bulunsa bile yeni virüslerin ortaya çıkması hiç sürpriz olmayacak veya aynı virüs farklı mutanatlar yaratarak etkinliğini sürüdürebilecek. Personel hijyen kurallarına öncelik veren bir yaşama alışmak ve bunu kabul etmek zorundayız.
Her olumsuz durumun farklı yönleri olabiliyor. Pandemi süreci, temel personel hijyeni kurallarına uyulmasının önemi konusunda tüm ülkelerde bir farkındalık oluşmasına neden oldu. Salgının yarattığı bu farkındalığı bir kazanç olarak kabul etmeliyiz. Yani, Covid-19 hastalığı gibi bir musibetin eğitici gücü, yıllardır duyduğumuz nasihattlerden daha etkili oldu. Bu tecrübeyi önemsemeliyiz. İnanıyorum ki, yaşadığımız bu tecrübe ileride karşılaşabileceğimiz mikrobiyal tehditlere karşı insanlık aleminin daha bilinçli ve hazırlıklı olmasını sağlayacaktır.
Prof. Dr. Nezih Müftügil
Aralık 2022