GIDA GÜVENLİĞİ DAHA DA ÖNEMLİ OLACAK

Bir çok ülkede ulaşılan refah seviyesi sonrasında insanlar artık yemeği  sadece doymak için değil keyif almak için de  yemek istiyorlar. Yemek yemenin bu tarafına ilgi gösterenlerin sayısı artıyor. Yemek konusunda insanların ilgisini çeken bir diğer husus da beslenme. Sağlıklı ve dengeli beslenme, kilo fazlalığı gibi konuları günlük yaşantımızda sıklıkla konuşuyoruz. Bu iki konu gündemimizde hep yer alacak gibi görünüyor. Bununla birlikte, sağlık açısından belki de beslenmeden  daha önemli bir diğer husus daha var. Bu da gıda güvenliği. Maalesef, beslenmek için yediğimiz ve aynı zamanda yerken keyif almak istediğimiz gıdalar tehlikeli mikrobiyolojik ve kimyasal maddeler içerebiliyor ve sağlığımızı bozabiliyorlar.

Yıllarca önce katkısız ve tehlikeli maddeleri içermeyen gıdalar endüstrileşme ve şehirleşme dönemleri sonrasında artık eskisi gibi saf ve zararsız değiller. Daha da kötüsü, etkin önlemler alınmazsa bu durum daha da vahim olmaya doğru gitmektedir.  Gıdalarda bulunabilen zararlı mikroorganizmalar hemen ortaya çıkan gıda zehirlenmelerine neden olduğu gibi, vücutta etkileri daha sonra ortaya çıkan kalıcı arazların da sebebi olabiliyorlar. Gıdalardaki istenmeyen kimyasal maddelerin yarattığı tehlikenin boyutları daha da fazla. Çiftlik ve tarlalarda kullanılan veteriner ve bitki koruma ilaçlarının  kalıntıları ve çevre kirliliği kaynaklı kimyasallar gıdalara bulaşabiliyor ve tüketilmeleri halinde de insanlarda çok çeşitli hastalıkların olmasını tetikliyorlar. Tıp geliştikçe daha önceleri nedenleri konusunda netlik olmayan bazı hastalıkların gıda kaynaklı olduğu ortaya konmaktadır. Dolayısıyla önemli bir koruyucu hekimlik konusu olarak gıda güvenliği önümüzdeki yıllarda önemini artırarak gündemimizde daha da çok yer alacak.

Gıda güvenliği açısından bizi bekleyen tehlikeleri şöyle özetleyebiliriz;

Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde insan nüfusu yaşlanmaktadır. Yaşlılıkta bağışıklık sistemi zayıflamakta ve gıda kaynaklı hastalıklara olan direnç azalmaktadır. Yaşlılık dönemlerinde yaşanan  şeker, tansiyon, kanser, kalp-damar rahatsızlıkları gibi çeşitli hastalıklar ve bunlara yönelik tedaviler vücut direncini  daha da düşürmektedir.

Dünyada gıda ticareti hızlı yayılıyor ve bu arada az gelişmiş ülkelerdeki sağlıksız gıdalar da dünya gıda ticaretinde yer alabiliyor.

Kuş gribi, domuz gribi, deli dana  salgın şeklinde gelişen hastalıklar dünyanın bir çok yerinde aynı anda büyük miktardaki gıdaları etkileyebilmektedir. Bu tür salgınların ilerideki yıllarda da ortaya çıkma olasılığı az değildir.

İklim değişikliği ve hava sıcaklıklarının artması mikro florayı etkiliyor . Bu durumun devam etmesi halinde mikroorganizmalar ve özellikle küflerin olumsuz etkilerinin daha fazla  olacağı görülmektedir.

Et hayvanlarının yetiştirilmesinde antibiyotik kullanılması bazı bakterileri antibiyotiğe karşı dirençli olmaya teşvik ediyor ve bunun insan hastalıklarının tedavisinde  ciddi sorunlar yaratacağına  dair bilimsel çalışmalar kaygı yaratmaktadır.

Çevre kirliliğine yönelik etkili önlemlerin alınmaması nedeniyle gıdaların ve gıda kaynaklarının kirlenmesi devam etmektedir.

Şehirleşmenin bir getirisi olarak daha çok insan artık ev dışında gıda tüketmektedir. Ev dışı yemek sektörü bu hızlı büyüme sürecinde sağlıklı gelişmeyebilmektedir. Bunun sonucu olarak  gelişmiş ülkelerde bile az olmayan sayıda insan gıda kaynaklı hastalıklara maruz kalmaktadır.

Yine şehirleşmenin sonucu olarak insanlar evde daha pratik ve kullanıma hazır gıdalara yönelmektedirler. Toplu yemek sektöründe de kullanıma hazır gıda kullanımı yaygınlaşmaktadır. Gıda endüstrisi bu beklentiyi karşılayacak şekilde içinde katkı maddeleri fazla olan bu tür gıda maddelerini  büyük miktarlarda üretmektedir. Bunun sonucu olarak insanlar daha fazla kimyasal katkı içeren gıdaları tüketmek  durumunda kalıyorlar.

Artan enerji maliyetleri nedeniyle etkin soğuk zincirlerin oluşturulması zorlaşmakta ve üretim-servis sürecinde gıdaların sağlıklı muhafazası ve taşınması güçleşmektedir.

Genetiği değiştirilmiş gıdaların maliyetlerinin düşük olması tüm dünyada bu yöntemle gıda üretimini teşvik etmektedir.

Dünyada 200 milyona yakın insan çeşitli gıda maddelerine karşı alerjik hassasiyet göstermektedir. Bilimsel tahminler bu sayının gittikçe artacağı yönündedir.

Artan gıda maliyetleri sonucunda bazı gıda üreticileri taklit ve tağşiş gibi kanunsuz uygulamalara yönelebilmektedir. Bu uygulamalarda gıdalara sağlıksız maddeler ilave edilmektedir.

Gıda endüstrisi ve toplu yemek sektörü hızlı gelişirken yasal denetimlerin etkinliği ve yoğunluğu yetersiz kalmaktadır.

Bütün bu nedenlerle vücudumuza gıdalar vasıtasıyla tehlikeli mikroorganizmaları ve kimyasal maddeleri almaya devam ediyoruz ve bunun hızını azaltmak kısa zamanda mümkün olmayacak gibi görünüyor. Gıda maliyetlerini düşük tutma konusundaki baskılarda maalesef gıda güvenliği konusunda etkin önlemleri almayı engelliyor. Önümüzdeki yıllarda bizi bekleyen gıda güvenliği sorunlarına karşı hazırlıklı olabilmemiz için   yasal kuruluşların halk sağlığı konusundaki sorumluluk duygusu ve kararlılığının daha etkin olması gerekmektedir. Bunun yanında, toplumun doğru bilgilendirilerek  sağlıklı gıda için  daha talep kâr olması ve sivil toplum kuruluşlarının desteği gibi konulara da ihtiyacımız olacak.

Prof. Dr. Nezih MÜFTÜGİL

Haziran / 2020

Print Friendly, PDF & Email