YİRMİ YIL SONRA MENÜLER NASIL OLACAK?
Yaşam tarzımız, alışkanlıklarımız ve hatta geleneklerimizin hızlı değiştiği bir süreçten geçiyoruz. Haliyle, yemeklerimiz ve beslenme alışkanlıklarımız da değişiyor. Yirmi yıl sonra sofralarımız bugünkünden oldukça farklı olacak. Alıştığımız gıdaların bazılarını göremeyeceğiz. Küresel ısınma, su kaynaklarının azalması, artan nüfus, kentlere olan göçler, ekilebilen tarım alanlarının azalmasının sonuçları olarak aşina olduğumuz tarımsal ürünlerin yerine başka gıdalarla tanışacağız. Menüler değişecek. Gastronomik sohbetlere konu olan Türk mutfağı, yerel mutfaklar, İtalyan mutfağı, coğrafi işaretler gibi konuları daha farklı konuşuyor ve algılıyor olacağız.
2040 yılında dünya nüfusunun 9 milyara ulaşacağı belirtiliyor. Yeterli gıda temini konusu daha da önem kazanacak. Doğal su kaynaklarının azalması ile sulu tarım ürünlerinin çeşidi ve miktarları azalacak. Suya az gereksinim gösteren tarımsal ürünleri daha fazla kullanıyor olacağız. Dünyada ekilebilen arazilerin %75’’i yem üretiminde kullanılan bitki ve tahılların üretimi için kullanılıyor. Küresel ısınmaya olan olumsuz etkisi yanında tarım alanlarının azalmasına bağlı olarak et hayvancılığı geriliyecek. Haliyle et ve et ürünleri pahalılaşacak. Önümüzdeki yıllarda daha az et tüketmek durumunda kalacağımızı şimdiden görebiliyoruz. Çevre kirliliğinin getirisi olarak deniz ve göllerdeki su ürünleri de çeşit ve miktar olarak azalacak. Daha çok bitkisel ürün tüketen topluluklar olacağız. Bu da menülere önemli bir değişiklik olarak yansıyacak.
Azalan doğal protein kaynaklarına alternatifler yaratmak için bilim adamları çalışmalar yapmaktadırlar. Kas hücresinden yapay et yapma konusunda önemli gelişmeler gerçekleştirilmiştir. Uzun olmayan bir süre sonra bu şekilde üretilmiş gıdaları sofralarımızda göreceğiz. Protein kaynağı olarak tırtıl, solucan, karınca, arı, kelebek, ağustos böceği, hamamböceğinin kullanılması konusunda da ciddi çalışmalar yapılmaktadır. Bunları yiyebileceğimizi düşünmek bile istememekle birlikte maalesef geldiğimiz yer tüm alternatif protein kaynaklarını dikkate almayı gerektiriyor. Bilim insanları deniz ve okyanuslardaki yosun ve alglerinde gıda olarak kullanılması konusunda çalışmaktadırlar. Önemli bir çaba göstermeden elde edilebilecek bu doğal kaynakların ileriki yıllarda gıda eksikliğini gidermede önemli bir rezervi oluşturacağı düşünülmektedir.
Artan dünya nüfusunu besleyebilmek için tarımsal alanlardan daha çok verim almak önemli bir tarım stratejisi olacak. Verim artırmada gen teknolojisi önemli bir araç ama bunun sonucunda da genetiği değiştirilmiş gıda kullanımı daha da yaygınlaşacak. Bugün A.B.D ve diğer bazı ülkelerde yaygın olarak ekilen genetiği değiştirilmiş soya ve mısıra ilave olarak daha bir çok genetiği değiştirilmiş ürünün dünyanın her tarafında yetiştiriliyor olması sürpriz olmayacak.
Görüldüğü gibi şimdiye kadar hayatımızı kolaylaştırmak yanında doğal kaynakların kirlenmesine ve azalmasına da neden olan teknoloji şimdi artık yoğun olarak artan nüfusun beslenmesi sorununa çare aranmasında kullanılıyor. Diliyelim ki bu çabalar bu önemli küresel sorun için elle tutulan gelişmeler getirsin.
Beslenme konusundaki trend ve gelişmeler de illeriki yıllarda sofralarımızı şekillendirecektir . Örneğin, sağlık için sakıncalı oldukları konusunda yoğun tartışmaların yapıldığı şeker ve glutenle ilgili baskılar daha da artarsa bu maddelerin az kullanıldığı sofralara alışmak zorunda kalacağız. Unlu mamüllerin ve şekerin az kullanıldığı menüler haliyle bugünkinden oldukça farklı olacaktır. Pastacılık ve ekmekçilik ürünlerinde bizi şaşırtıcı değişmeler olabileceğine kendimizi hazırlamalıyız.
Sonuç olarak, yirmi yıl sonra o günün koşullarına uygun gıda tarımsal ürünlerin kullanıldığı ve beslenme biliminin biçimlendirdiği şimdikinden oldukça farklı sofralarda oturuyor olacağız. Gastronomi konusunda şimdi önemli görülen bazı hususlar yerini başka konulara bırakacak . Hızlı değişen yaşantımızda gastronomide bu değişiklikten etkilenecek.
Prof. Dr. Nezih MÜFTÜGİL
Mart / 2020