YAŞLANAN NÜFUS VE GIDA GÜVENLİĞİ

İnsan ömrü gittikçe uzuyor. Bir çok ülkede toplum içindeki yaşlı nüfus oranının arttığını görüyoruz. Gelişen koruyucu ve tedavi hekimliği yanında yaşam koşullarınında iyileşmesine bağlı olarak insanlar artık daha uzun yıllar yaşayabiliyorlar. Günümüzde Avrupa’da yaşlı sayısının  nüfus içindeki oranı %20 iken 2050 yılına gelindiğinde bu oranın %37 olacağı belirtilmektedir. 2050 yılında dünyada 60 yaşın üzerindeki insan sayısınında 3 milyarı aşacağı tahmin edilmektedir. Ülkemizde de 60 yaşın üzerindeki insan sayısının tüm nüfusa olan oranı 1990 yılında  %5 iken  2013’de bu sayı %10 olmuştur.

Yaşlı sayısı artan topluluklarda bazı sosyal ve ekonomik sorunlarda ortaya çıkmaktadır. Çalışmayan ama tüketen ve sağlık hizmetlerinden daha fazla yararlanmak durumunda kalan bu yaşlı nüfus, haliyle ülkelere bir yük getirmektedir. Günümüzde, ülkelerin bu gerçeği kabul etmesi ve buna göre politikalar üretmesi gerekmektedir.

Yaşlı nüfusu artan topluluklar için gıda güvenliği de dikkate alınması gereken bir konu olarak ortaya çıkmaktadır. İnsanlar ileri yaşlara doğru giderken haliyle bazı sağlık sorunlarınıda taşımaktadırlar. 60 yaşın üzerinedeki insanlarda diyabet , tansiyon , kalp-damar, sindirim sistemi, eklem rahatsızlıkları ve buna benzer bazı hastalıklar ortaya çıkabilmektedir. Bu yaşlarda aralarında kanserde olmak üzere uzun tedavi gerektiren ve bazıları kronik hastalıklarda sıklıkla yaşanabilmektedir. Yaşlı insanların doğal olarak gücünü kaybeden bağışıklık sistemi bu tedavilerinde etkisi ile iyice azalabilmektedir. Bu noktada, etkinliğini kaybetmiş bir bağışıklık sistemi gıda yolu ile vücudumuza giren zararlı maddelerle mücadelede zorlanmaktadır. Yediğimiz gıdalardaki zararlı mikroorganizmalar ve tehlikeli kimyasal maddeler bağışıklık sistemimiz güçlü iken bizi fazla etkilemezken, bağışıklık sistemimizin zayıfladığı ileri yaşlarda ciddi sağlık sorunları yaratabilmektedir. Karaciğer ve böbrek vücudumuza giren zararlı maddelerle mücadele eden iki önemli organımızdır. İlerleyen yaşlarla birlikte bu iki organımızda yorulmakta ve eskisi gibi fonksiyonel olamamaktadır. Bu durumda , besin yoluyla aldığımız zararlı maddelerin tasfiyesi daha zor olmaktadır. Gıda yoluyla aldığımız zararlı maddelere karşı bağışıklık sistemimizin önemli bir savunma mekanizması da mide asitliğidir. Mide asidi zararlı maddeleri elimine ederek sindirim kanalında daha ileri noktalara gitmelerini önler. Genç yaşlarda yüksek olan mide asitliği ne yazık ki ileri yaşlarda azalmakta ve böylece önemli bir savunma sistemimiz  etkinliğini kaybetmektedir. Yine bu yaşlarda alınan bazı ilaçlarda mide asitliğini azaltabilmektedir. Bu kapsamda, örneğin gıdalarda bulunabilen Listeria monocytegenes isimli bir bakteri genç insanlarda hafif rahatsızlıklarla geçiştirilebilirken yaşlı insanlarda önemli sağlık sorunlarına ve hatta ölümlere neden olabilmektedir. Son yıllarda, gelişmiş ülkelerde bu bakterinin varlığını belirlemek için daha fazla gıda analizleri yapılmakta ve tespit edilmesi halinde de  büyük miktarlardaki gıda maddeleri piyasalardan çekilmektedir. Aslında, sadece bu bakteriye yönelik önlemlere bakınca gelişmiş ülkelerde gıda güvenliği konusunda yaşlı nüfusa yönelik stratejilerin oluşturulduğunu da söyleyebiliriz. Bu ülkelerde, yaşlı insanlara neleri yememeleri veya dikkatli yemeleri konusunda çeşitli iletişim kanalları ile uyarılarda yapılmaktadır. Bu bağlamda, yaşlı insanların et, tavuk, balık, yumurta gibi ürünleri iyi pişirdikten sonra tüketmeleri vurgulanmaktadır. İyi yıkandıklarından emin olmadıkça yeşil yapraklı salata sebzelerinin yenilmemesi tavsiye edilmektedir. Pastörize edilmeyen meyve sularıda yaşlı insanlar için riskli ürün sayılmaktadır. Pastörize edilmeyen sütten yapılan ürünler ve özellikle yumuşak peynirler ve dondurma ve yine pastörize edilmeyen sucuk, salam gibi işlenmiş et ürünleri de yaşlı insanların tolere edemeyeceği zararlı mikroorganizmaları içerebileceği için tüketilmemesi gereken gıdalar olarak  belirlenmiştir. Yaşlı insanların gittikçe büyüyen “ fast food” sektöründeki kuruluşlarından yemek yemekten mümkün olduğunca kaçınmalarının önerilmesi yanında yaşlı yurt ve bakım evlerindeki yemek menülerinin de dikkatli şekilde oluşturulması bu konuda alınan diğer bazı alınan önlemlerdir.

Zararlı mikroorganizmalar yanında  gıdalarda kalıntı halinde bulunabilen kimyasal maddelerde yaşlı insanların sağlığını etkileyen diğer etmenlerdir. Tarım ilaçları, antibiyotik, hormon gibi veteriner ilaç kalıntıları, çevre kirliliği ile gıdalara bulaşabilen ağır metallerde ve hatta işlenmiş gıdalardaki katkı maddeleri bağışıklık sistemini zayıflatarak yaşlı nüfus için sağlık sorunları yaratır. Yaşlı insanlar beslenmelerinde bu tür kimyasal kalıntı taşıyabilen gıdalardan da mümkün olduğunca kaçınmalıdır.

Nüfusun gittikçe yaşlandığını kabul ederek buna uyan gıda güvenlik stratejileri oluşturmak önemli bir halk sağlığı konusu olarak önümüzde durmaktadır.

Prof. Dr. Nezih MÜFTÜGİL

Aralık / 2020

Print Friendly, PDF & Email