MAALESEF GIDALAR HİLE YAPMAYA MÜSAİT
Gıdaların ana bileşenleri karbonhidratlar, yağlar , proteinler ve vitaminlerdir. Bizler de gıdaları tüketerek yaşamımız için elzem olan bu maddeleri elde ediyoruz. Ne yazık ki, günümüzde gıda maddeleri zararlı bazı mikroorganizmaları ve kimyasal maddeleri de sıklıkla içerebiliyor. Gıdaları tüketirken bu maddeleri de istemeden vücudumuza alıyoruz. Bu konu önemli bir toplum sağlığı sorunu olarak tüm ülkelerin gündeminde yer alıyor. Ne var ki, bu gıda güvenliği konusunun dışında gıdaların hile yapılmaya müsait yapısı başka bir sorunu da karşımıza çıkarıyor. Gıdalara farklı maddeler ilave edilerek doğal özelliklerini değiştirmek ve saflığını bozmak mümkün. Maalesef, birçok durumda bu manipülasyon tüketiciler tarafından farkedilmeyebiliniyor. Gıda maddelerinde art niyetle yapılan bu değişiklikler gıda mevzuatında “ tağşiş” olarak tanımlanıyor. Gıda tağşişini istenmeyen madde ilavesi ile gıdanın saflığını bozma olarak ifade edebiliriz. Kötü niyetli insanlar değersiz maddeler ilavesi ile gıdayı daha ucuza mal ederek haksız kazanç sağlıyorlar.
Bu kapsamda, süte su katılması belki de bilinen en eski tağşiş. Günümüzde her ürün grubunda ve bir çok gıdada hile ve tağşiş yapılabiliyor. Çiğ kırmızı ete , hazır köftelere ve işlenmiş et ürünlerinden sosis, salam, sucuk gibi ürünlere kanatlı eti, sakatat, deri, yağ ilavesi yapılabiliyor. At , eşek etlerinin sığır etleri içine karıştırılması yine rahatsız eden bir başka tağşiş şekli. Yoğurda un, nişasta ve jelatin katılabiliyor. İade kaşar peynirler eritilerek tekrar kaşar peyniri üretiminde kullanılıyor. Aynı uygulama eritme peynirleri için de yapılıyor. Kaşar peynirine patates püresi de katılabiliyor.
Tereyağına yapılan tağşişlerin başında süt kreması yanında margarin, bitkisel ve hayvansal yağların da kullanılması gelmektedir. Çavdar ve tam buğday ekmeklerinde de farklı unlar kullanılabilmektedir. Pahalı bir ürün olan zeytinyağı içine kalitesi düşük zeytin yağları ve hatta diğer ucuz bitkisel yağlar ilave edilmektedir.
Son yıllarda en çok tağşişi yapılan gıda maddesinin bal olduğunu medyadan takip ediyoruz. Bal üretiminde şeker şurubu ve glikoz şurubu kullanımı yanında bal esansı kullanarak hiç arı ile temas etmemiş bal üreten firmaların varlığını da duyuyoruz. Portakal, kavun gibi ürünlere ağırlık kazandırmak için su injeksiyonu yine yapılan bir başka hile.
Şeker ve tatlı sektöründe glikoz şurubu kullanımı çok yaygın . Bunu kullanan bir çok firma etiket üzerinde bu maddeyi kullandığını beyan etmiyor. Yine tatlı sektöründe antep fıstığı tozu yerine kurutulmuş iç bezelye ve ceviz tozu yerine yer fıstığı ve fındık tozu kullanımı oldukça yaygın.
Bu tağşişlere bakarak gıdaya katılan maddeler hiç olmazsa sağlığa zararlı maddeler değiller diyebilirsiniz ama hileler maalesef gıdaya sadece glikoz şurubu, bitkisel yağ, nişasta, jelatin gibi maddelerin katılması ile sınırlı kalmıyor. Kötü niyetli üreticiler gıdalara zararlı maddeleri de ilave ederek haksız kazanç sağlamaktan çekinmiyorlar ve vicdani rahatsızlık duymuyorlar. Bu kapsamda, gıdalara tehlikeli boya maddelerinin ilavesi, hasta ve ölmüş hayvanların etlerinin diğer etlere karıştırılması, nitrat ve diğer bazı zararlı kimyasalların aşırı miktarda kullanılması, bozuk gıdaların diğer gıdalara fark edilmeyecek oranlarda katılması, kırmızı biber tozu içine kiremit tozu ilavesi, zeytinlerin olgunlaştırılmasını hızlandırmak için havuzdaki bekletme sırasında tehlikeli tekstil boyalarının kullanılması gibi uygulamalar sıklıkla yapılmaktadır.
Toplumda bütçesi kısıtlı kesimler ucuz gıdaya yöneliyorlar. Tağşiş yapan kuruluşlar bu durumdan yararlanıyorlar. Bu kadar ucuza üretilemez denilen peynir ve sucukların satıldığını görüyoruz. Bu konunun düzeltilmesinde en etkin merci haliyle kontrol, denetim ve yaptırım gücü olan Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı. Yalnız, yapılan çalışmaların sorunu önleyemediğini görüyoruz. Bakanlığın bir kaç yıldır tağşiş yapan firmaları medyada teşhir etmesi caydırıcılık ve halkı bilgilendirme açısından şüphesiz çok yararlı oluyor. Bununla birlikte, tağşiş yapan firmaların sayısının azalmadığı da bir gerçek. Bu konuda olumsuz bir hususta gıdaya yapılan tağşişi belirlemenin kolay olmamasıdır. Gıdadaki tağşişi belirlemek için bir çok durumda pahalı analizler gerekmektedir. Bir balın gerçek bal olduğunun anlaşılması veya zeytin yağına yapılan bir katkının belirlenmesi ancak hassas ve pahalı analizlerle gerçekleştirilebilir ki bu da tağşiş kontrollerinin yaygınlaşmasını olumsuz etkilemektedir.
Büyük market zincirleri gıda satın aldığı tedarikçilerini kendi iç sistemleri içinde denetlemekte ve bu arada tağşişli ürün almama konusunda da hassasiyet göstermektedirler. Bu nedenle büyük market zincirlerinde satılan gıda maddelerinin tağşiş açısından daha güvenli olduğunu söyleyebiliriz. Buna karşılık, tağşiş yapan kuruluşlar ürünlerini açık pazarlarda ve küçük satış noktalarında daha rahatlıkla tüketicilere ulaştırabiliyorlar.
Gıdadaki tağşişi önlemek için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının daha etkin denetim ve yaptırım uygulamaları yanında halkın gıda tağşişi konusunda daha fazla bilgilendirilmesi de önemli bir adım olacaktır.
Prof. Dr. Nezih MÜFTÜGİL
Şubat / 2020